28 Eylül 2010 Salı

have you met me?

sevgili cano canlar,

frijitlikten bridgetliğe geçiş dönemini yaşıyorum sanıyorum. hani çoğu zaman olur ya -ki çoğunlukla benim gibi hayalperestlerin işidir bu- bir başkasının yerine koyarsınız kendinizi. heh işte tam da o zamandayım şu anda. eski formuma kavuşuyorum sanıyorum. neyse efendim, gelelim frijitlikten bridgetliğe nasıl geçtim?

bildiğiniz üzre, bridget jones evde kalmış bir kadıncaz idi. neyse sonra hayatının aşkını falan buldu tabi şu anda öyle bir şey yok benim hayatımda. neyse geçiyoruz bu bölümleri, böyle umutsuz bir vaka bridget hanım. eh çok da umutsuz olmamakla birlikte hatta ondan daha iyiyim bazı konularda. ama ama ben niye böyle hissediyorum ya? bir daha duygusal ıvır zıvır filmler izlemeyeceğim! vallahi kadınları böyle filmler bunalıma sokuyor. test edildi, onaylandı.

eskiden aşk romanları okumaya bayılırdım. ama öyle pembe seri, beyaz seri, çılgın seri falan değil. mesela yüreğe söz geçmiyor diye bir eser okumuştum julia quinn hanfendi yazmıştı. bildiğin aşk romanıydı. okurken iyi oluyordu da okuduktan sonra öyle şeylerin yaşanmayacağını bilmek üzüyor insanı :P

aslında ne yalan söylüyeyim çok da üzülmüyordum. fazla romantik biriyle bir hayat geçmez! ağız tadıyla iki kavga edemezsin, her dediğine "he" der. kim ister böyle birini?

sonra, böyle o acılı, sancılı aşk öyküleri... "böhühühühüh" diye ağlayarak koşan kadınlar, sevdiklerine yalan söyleyenler acı gerçekleri bilmesin diye..

bir zamanlar bunlarla uğraştığıma inanamıyorum. hiç hoş bir şey değilmiş. herhalde insanın derdi, sıkıntısı, tasası olur. olmalı. ama böyle triplere girmek çok bunaltıcı. şimdi düşününce bile ruhum daralıyor yeminlen.

.........

dün akşam üşenmeseydim zira muffin yapcaktım. bu sefer dr. oetker olmaksızın. ama hem üşenme eyleminin tavanlarda olması hem de "bu saatte muffin yapılmaz, şimdi muffin diye başlayıp peynirli poğaçayla biter bu macera" diye düşünerekten yapmadım. oysa evde sevgili kardeşim ve sevgili kuzenim açbe aç benim hamarat ellerimden çıkacak olan muffinleri bekliyorlardı.

peynirli poğaçamız için malzemelerimizi söyleyeyim sizlere. belki yaparsınız.

MALZEMELER

1 su bardağı yoğurt,
1 çay bardağı sıvı yağ,
bir tutam tuz,
1 adet kabartma tozu,
alabildiğince un.


ben içine peynir koymayı tercih ediyorum en yağlısından. peynir, en çok poğaçaya yakışıyor. böreği de es geçmeyeyim tabi.


efendim bu malzemelerimizi bir güzel karıştırıyoruz ellerimizle. benim gibi manikürünün bozulmamasını isteyen güruhtansanız eldivenlerinizi giyiyorsunuz. gördüğünüz gibi hijyen ikinci planda kalıyor :P karıştırıp, kulak memesi kıvamına gelen hamurumuza poğaça şekli veriyoruz içine peynirlerimizi koyduktan sonra. üstüne yumurta sarımızı sürüyoruz ve fırınımıza atıyoruz. şimdi herkesin evindeki fırın başka çeşit olduğundan ısı ayarını bilemeyeceğim. hoş kendi evimde de ayarlayamıyorum ya. ya çok pişiyorlar ya da az. ama poğaçada tam tutturabiliyorum. öhümm, üstleri kızarınca alıyoruz fırından, soğuduktan sonra da afiyetle yiyoruz.


yapımı en kolay poğaça diyebilirim cano canlar. denemenizde çok fayda var.

Hiç yorum yok: