3 Ekim 2010 Pazar

beyoğlu çıkartması

özel zevklerim arasında istiklal caddesi'ni turlamak var. en sevdiğim yerlerden birisi. her hafta gitmek istemesem de gitmeyi özlediğim bir yer. her çeşit insanından tutun da seneler senelerce evvel yaşayan ruhu var. hala daha eski bir apartmandan döpiyesli hanımlar ya da fötr şapkalı beyler çıkıp şöyle bir turlayıp, inci profiterolde bir şeyler yedikten sonra tramvaya binip bir yerlere gidecekler gibi geliyor. şimdi o eski apartmanlarda çeşitli kafeler var. falcısı, içkili fasılcısı, nargile kafesi.. çeşit çeşit. bugün oturduğum bir kafede bunu düşündüm. belki 100 sene önce bulunduğum yerde bir aile yaşıyordu soyu bilmem nereye dayanan. yaşadıkları imparatorluğun halini düşünüp "acaba bizi de sürerler mi bir yerlere?" diye düşünen ebeveynlerle minicik çocuklar.. belki rum ya da ermeniydi oturanlar. inançlı hristiyanlardı ya da musevilerdi.

bilmiyorum. ama bunları düşünmek bile beni heyecanlandırıyor. çünkü o ruhu hissedebiliyorum diğer insanların aksine.

beyoğlu'na gidip de st. antuan kilisesi'ne uğramamak olmazdı. bu sefer makinem yanımdaydı. fotoğraf çekilmesi yasak olmasına rağmen herkes çektiği için iki pozcuk da ben çektim.

 hz. isa 
st. antuan 

biraz daha gezip tozduktan sonra eve dönmeye karar verildi. ve ve ve... bir ses kulaklarımda.. tanıdık.. tüylerimi diken diken eden. hayır diyorum, kimse yapamaz bunu. çünkü istanbul'da bu kültürde çok insan yok. ama yaklaştıkça hayalim gerçek oldu. evet, istiklal'de bir amcam tulum çalıyordu! nasıl mutlu oldum nasıl sevindim... bir ara kendimi kaptırmadım değil. bir kaç kişi olaydı kesin horon oynanırdı. ama diyorum ya bu horon ve tulum kültürünü çoğu insan bilmiyor ne yazık ki.. 
lidu lidu çaneva, akşam oldi dön eva

Hiç yorum yok: